Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Kahve ile olan yolculuğum Bodrum’da 2010’lu yıllarda Bodrum’da başladı.

O zamanlar William diye bir arkadaşım vardı. Yunan kökenli, Avustralyalı bir adam. Keyfine düşkündü ama kahveyi ciddiye alırdı. Nasıl bir bitkinin tohumuna bu kadar bağlılık duyulabilirdi ki? Beni saran merak aydınlanmalıydı. Gittikçe William’ı anlamaya başlamıştım içtiğim her kahvede ama hala kahvenin derinlerinde merak ettiğim şeyler vardı. Her aydınlanan noktasında daha da fazlasını merak etmeye başladım.  Bu merakım git gide bir tutkuya dönüşmeye başladı ve kahve konusunda kendimi geliştirme kararı aldım. Türlü kahveleri deneyimlemek ve tatmak artık yetmiyor, bir üst seviyeye geçmek ve tutkumu derinleştirmek istiyordum.

Tam da bu dönemdeyken hurdacıda bir kahve kavurma makinesi buldum. Bozuktu, pas içindeydi. Makine ressamlığı ve genel teknik becerinin de verdiği özgüven,  makine ile olan uzun bakışmamızın sonunda “gel bakalım dostum, hikaye başlıyor” dememe sebep oldu.

 

 

. Öncelikle temizlemem gerekliydi, bir güzel paslarından arındırıp sağlıklı hale getirdim ama hala çalışmıyordu. Günlerce uğraştıktan sonra artık dostumuz aramızdaydı.

Başarmış olmanın gururu ile ilk kahvemi o makinede kavurdum. Dumanı, kokusu, heyecanı… unutulmaz. O gün bu işin peşini bırakmam dedim.

 

Kahve ile olan aramdaki bağı gören dostlarım sürekli desteklediler ama iki arkadaşım Kerem abi ve Fatih abi, en büyük destekçilerim bana daha çok inandı ve güçlerimizi birleştirerek bir atölye kurma hikayesi başlattılar. Beraber başladığımız bu yolda dostluğumuzun baki kalacağı ve ticari yollarımızın ayrılacağı gün geldiğinde artık Varona Coffee hikayesi Engin Varol’un kalanını tek başına yazıp yöneteceği bir hikayeye dönüştü. Her santimetresinde el emeği olan, her sabah kapısını mutlu açtığım Varona Coffee & Roastery Bodrum’da sevilen perakende ve toptan kahve çekirdeği satışı yapan lokal bir işletmeye dönüşmüştü, ta ki Sefa  “senin ulusalda bulunman gerekli” diyene kadar! Geldi, “Bu işi anlatmamız lazım,” dedi. Ben başta istemedim, ne gereği var dedim.

 

Yaklaşık üç sene önce Sefa’yla başladık YouTube işine.

Kahve severlerin her daim keyiflerini en üst seviyeye taşımaları için elimizden gereken öğreti ve tecrübelerimizi paylaştığımız bir YouTube kanalı açtık Sefa ile,  Kamerayı açtı, beni konuşturdu.

O günden beri birlikte videolar çekiyoruz. Ben kavurup anlatıyorum, o çekip kurgulayıp paylaşıyor.

 

 

Sonra satış için ilk başta dijital pazar yerlerinde bulunma kararı aldık, gece gündüz demeden sizlerin bir tıkla kapınıza kadar Varona Coffee lezzetlerini getirtebilmeniz için mağazalarımızı hazırladık fakat sonra gösterdiğiniz teveccüh bizi kendi resmi sitemiz olan varonacoffee.com’u inşaa etme ihtiyacına yöneltti.

 

Bugün hâlâ elimizi taşın altına koymaya devam ediyoruz.

Dünyanın dört bir yanından Arabica çekirdek seçiyoruz, yüzlerce deneme yanılma ile en doğru aromalarda espresso blend kahveler ve onlarca yöreye ait filtre kahveler hazırlıyoruz,  Türk kahvemizi taş değirmende öğütüyoruz.

Her paket bizim elimizden geçiyor. Sahte iş yok. Gerçek neyse o.

 

Varona Coffee artık bir marka değil.

Bir yolculuk.

Hurdadan çıkmış bir fikir, destekleyen dostlar, ısrar eden birkaç arkadaş…

Ve hâlâ inatla, tutkuyla, alın teriyle devam eden bir emek. Bu yolculukta en basitinden bu hikayeyi okuyarak bile bize eşlik ettiğiniz için sizlere minnettarız.

 

İçtiğin her fincanda biz varız.